Sizin Portal: March 2008

Genetik mühendisliği

Saturday, March 15, 2008


Genetik mühendisliği tarafından genleri değiştirilerek hayvanlar özel olan "ışıma"yı sağlayan bir tütün bitkisi

--------------------------------------------------------------------
Genetik mühendisliği, canlıların kalıtsal özelliklerinin değiştirilerek, onlara yeni işlevler kazandırılmasına yönelik araştırmalar yapan bilim alanıdır.

Genetik mühendisleri, genlerin yalıtılması, çoğaltılması, farklı canlılaın genlerinin birleştirilmesi ya da genlerin bir canlıdan başka bir canlıya aktarılması gibi çalışmalarla uğraşırlar.

Genetik mühendisliği bir meslek veya mühendislik dalı olmayıp genlerle yapılabilen manipülasyonlar anlamına gelmektedir. Gregor Mendel kurucusu olarak kabul edilip bazı yerlerde "Genetiğin Babası" olarak anılmaktadır. Genetik mühendisliği, kalıtsal hastalıkları bulmayı ve hastalıklara tedavi yöntemleri üretmeyi hedefler.

genler , bir organizmanın özelliklerini belirleyen kimyasal bilgiyi taşır. Genler değiştirilerek bir organizmaya istenilen özellikler kazandırılabilir. Genetik mühendisliği , bilimadamlarının genleri bir organizmadan alıp diğerine aktarmalarına imkan veren bir teknolojidir. Bu teknoloji ; nükleik asit hibridizasyonu , rekombinant DNA , PCR , hücre kültürü ve monoklonal antikor tekniklerini içerir . Bunlardan en başarılı ve yaygın olan rekombinant DNA tekniği ; restriksiyon enzimlerini kullanarak “gene splicing” de denilen DNA’nın istenilen bölgesinin kesilip çıkarılması ve kesilen parçanın ligaz enzimi kullanılarak “vektör” adı verilen taşıyıcı bakterinin plazmidine yapıştırılması işlemlerini içerir. Daha sonra plasmid bakteri içine yerleştirilerek rekombinant DNA’nın normal hücresel aktivitesine devam etmesi sağlanır. Bugün genetik mühendisliğinin bitki ve hayvanlarda uygulanmasıyla daha iyi ve sağlıklı yiyecekler, daha güvenli temiz bir çevre ve sağlık alanındaki gelişmeler insanlara sunulmuştur.

Gen aktarımı

Gen aktarımı, bir canlının hücrelerine, başka bir canlının DNA'sının belli bölümlerinin yerleştirilmesi işlemine denir.

Gen aktarımının kullanım alanlarından birisi gen tedavisidir. Bununla beraber günümüzde birçok bitki ve hayvana gen aktarımı yoluyla yeni özellikler kazandırılmaktadır.

gen aktarımının önemini ilk gösteren kuzu Dolly dir.

Gen aktarımı sayesinde gelecek nesillerin daha sağlıklı olması sağlanabilir.

Gen aktarımıyla değiştirilmiş çiçek rengi

Klonlanmış canlılar


"Bedensel hücre çekirdeği aktarımı" yöntemiyle oluşturulmuş embriyoların gelişmesiyle ortaya çıkan canlılardır. Bu yöntemde, yetişkin bir canlıdan alınan hücre çekirdeği, hücre çekirdeği çıkarılmış bir embriyo hücresine aktarılır. 1996 yılında klonlanan Dolly, bu yöntemle ortaya çıkarılan ilk memeli canlıdır.

* İribaş - (1952),
* Sazan balığı - (1963),
* Koyun - (1996),
* Makak maymunu - (2000),
* Sığır - (2001),
* Kedi -(2001),
* Katır - (2003),
* At - (2003),
* Koyun - (21.11.2007) - İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi - Oyalı, Klonlama.org
* Koyun - (28.11.2007) - İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi - Zarife Klonlama.org

klonlanan diğer hayvanlardır.

Terapi amaçlı klonlama

Bu tip klonlama belki de etik olarak en çok tartışılan klonlama biçimidir. Bu teknikte, insan embriyolarının kök hücreleri alınıp, hasta insanlarda kullanılması esastır. Buna örnek olarak lenf kanserlerinde embriyonik kemik iliği hücrelerinin kanserli doku ile değiştirilmesi verilebilir. Bilimsel çalışmalar sonucunda, embriyonik kök hücrelerinin yetişkinlerde bulunan herhangi bir hücre çeşidini yapabileceği bilinmektedir. Bu nedenle doğru kullanılan kök hücreleri, tıpta çığır açacak devrimsel yeni kullanım alanları doğurmaktadır ve hastalıkların tedavisinde bizi çözüme bir adım daha yaklaştırmaktadır.

Çoğaltımsal klonlama


Bu teknik, bir organizmanın (donör) genetik materyalinin hepsinden (genom) alınıp, başka bir organizma (alıcı) içine yerleştirilmesini içerir. Donör DNA´sının üreyebilmesi için alıcının eşey hücrelerinin içine yerleştirilmesi gerekir. Örneğin Dolly klonlanırken, bir koyundan alınan genom, başka bir koyunun yumurta hücresi içine koyulmuş ve bu yumurta hücresi taşıyıcı anne (foster mother) içinde üremeye başlamıştır. Bu tip klonlama, aslında tüp bebek yönteminin sperm olmadan gerçekleştirilmesine benzemektedir. Donörden alınan genom yalnızca donörü temsil ettiğinden, oluşacak bireyler de aslında donörün kopyası olacaklardır. Bu yolla klonlanan organizmalardan bazıları şunlardır: kurbağa, kedi, maymun, koyun, keçi, inek, fare, domuz ve tavşan.

Rekombinant DNA


Rekombinant DNA ya da Rekombinant DNA teknolojisi, çoğunlukla farklı biyolojik türlerden elde edilen DNA moleküllerinin, genetik mühendislikle kesilmesi ve elde edilen farklı biyolojik kaynaklı DNA parçalarının birleştirilmesi işlemine ve bu işlem sonucu üretilmiş olan yeni DNA molekülüne verilen isim.
Rekombinat DNA teknolojisi bir çok alanda kullanılır.
Rekombinat DNA teknolojisi bir çok alanda kullanılır.

Genetik rekombinasyon olaylarının yapay olarak gerçekleştirilmesi esasına dayanan rekombinant DNA teknolojisine (rDNA) ilişkin ilk çalışmalar, 1973 yılında başlamış olup, 80'li yıllarda dev adımlarla ilerlemiş ve günümüzde adından en çok bahsedilen ve moleküler genetikte devrim yaratan bir bilim dalı olmuştur.

Bu alanda yapılan işlemler, kısaca genlerin herhangi bir organizmadan alınarak üretilmesi (klonlama), üretilen genlerin gerek temel, gerekse uygulamalı araştırmalar için kullanıması olarak özetlenebilir. Bu teknoloji bugün temel bilimler, tıp, endüstri, hayvancılık, ziraat, çevre mühendisliği gibi alanlarda yaygın bir biçimde kullanılmaya başlamıştır. rDNA teknolojisinin tıbbi gereksinim uygulamaları, özellikle doğum öncesi tanı konusundaki uygulamaları bu konuda yeni bir çığır açmıştır. Özellikle 1985'de ortaya atılan bir veya iki hücreden elde edilen DNA'nın birkaç saat içersinde çoğaltılarak 24 saatte genetik tanının konmasına olanak sağlayan Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) rDNA teknolojisi belki en büyük gelişmelerden biri olarak kabul edilebilir. Kısa zamanda çok geniş bir uygulama alanı bulan bu yöntemin gerçek değeri önümüzdeki yıllarda çok daha iyi anlaşılacaktır. Dünya nüfusunun %3-5'nin genellikle tedavi olanağı bulmayan kalıtsal hastalıklardan etkilendiği bilinmektedir. Bu alandaki en büyük ümit ve beklenti genetik bozukluğun gen transferi yöntemiyle düzeltilmesi ya da etkin tedavi yöntemlerinin geliştirilmesidir.

Rekombinant DNA teknolojisinde uygulanan yöntemler:

rDNA teknolojisinde uygulanan yöntemler 3 temel başlık altında incelenebilir. Bunlar:

* Klasik uygulamalar
* Hibridizasyon yöntemleri
* Polimeraz Zincir Reaksiyon yöntemidir.,

Klonlama Nedir ? Yöntemi Nedir?


Klonlama, temel olarak herhangi birşeyin aynısının kopyalanması anlamına gelmektedir. Genetikde, DNA'nın belli bir bölümünün, genellikle de bir genin kopyasını oluşturmak için kullanılan yöntemdir. Bu yolla oluşturulan DNA parçaları, araştırmalarda kullanılır. Bir canlının DNA'sının onunla eş, yeni bir canlı oluşturmada kullanıldığı yönteme ise genellikle "bedensel hücre çekirdeği aktarımı" denilmektedir.

Biyolojik anlamda klonlama, tek hücreli canlıların üreme şeklidir (klonal çoğalma). Bunun dışında çok hücreli organizmalarda da belli konularda özelleşmiş hücrelerin bölünerek kendilerini tekrar oluşturmasına da "klonal çoğalma" denir. Buna en iyi örnek insanlardaki bağışıklık sistemi hücreleridir. Belli bir etki karşısında patojeni tanıyan bu hücreler, doğru antikoru üretme kapasitesine sahip hücreleri klonal olarak çoğaltırlar ve hastalıkla savaşırlar.

"Klonlama" kavramının geniş kitlelerce duyulmaya başlanması, 1997 yılında Roslin Enstitüsü'ndeki İskoç bilim adamı olan Dr. Wilmut ve ekibinin koyun "Dolly"i üretmeleri ile başlamıştır. Dünya çapında gördüğü ilginin bir kısmı bilimsel gelişim, bir kısmı da etik sorunlar nedeniyledir. Aslında klonlamanın temeli çok daha öncelere, bakteri ile yapılan çalışmalara dayanmaktadır.

Klonlamayı temelde üç ana başlığa ayırabiliriz:

* Rekombinant DNA teknolojisi
* Çoğaltımsal klonlama
* Terapi Amaçlı klonlama

DNA Bankalarına Neden Gereksinim Vardır?


Ülkemizde, doğum oranının yüksek olması, kadınlarda doğurganlık döneminin uzun süreli olması, akraba evliliklerinin sıklıkla görülmesi (ortalama % 25) ve buna bağlı olarak da otozomal resesif hastalıkların insidansındaki artış, tanı ve araştırma açısından nadir görülen kalıtsal hastalıkları ön plana çıkarmaktadır. Banka arşivinin biyomedikal araştırmalarda kullanılması, tıbbi açıdan bu hastalıklarda tanı ve tedaviye, bilimsel açıdan ise genetik epidemiyoloji çalışmalarına, yeni tanı araçlarının geliştirilmesine, geniş aile ağaçları ile yeni hastalık genlerinin bulunabilmesine ve hastalıkların moleküler mekanizmalarının açıklanmasına katkıda bulunmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda biyolojik örneklerin bankalanması gereksinimi doğmaktadır. Araştırmalar için yeterli sayıda ve uygun kalitede örnek toplanabilmesi, aynı örnek üzerinde çeşitli testlerin uygulanabilmesi ve bu testlerin yıllar içinde tekrar edilebilmesi olanağını sağladığı için DNA bankaları çok önemli bir altyapı unsurudur.

Kaynak : dna.tubitak.gov.tr

DNA ikileşmesi

DNA ikileşmesi ya da DNA sentezi, hücre bölünmesi öncesinde çift sarmallı DNA'nın kopyalanması işlemidir. Kopyalanan yeni DNA iplikleri hemen hemen tamamen aynıdır, ancak zaman zaman çoğalmadaki hatalar nedeniyle kopyalama mükemmel olmaz (bkz. mutasyon), ve sonuçtaki her iki sarmal da bir eski ve bir yeni iplikten oluşur. Buna yarı korunumlu çoğalma denir. DNA'nın çoğalması işlemi üç adımdan oluşur: başlatma, ikileşme ve sonlandırma.

Dna Nükleotit dizisinin önemi


Bir gen içerisinde DNA ipliği üzerindeki nükleotid dizisi her canlının yaşamı boyunca üretmek ve "ifade etmek" zorunda olduğu proteinleri tanımlar. Nükleotit dizisi ile proteinlerdeki amino asit dizisi arasındaki ilişki basit çeviri kurallarıyla belirlenir, bu kurallara topluca genetik kod adı verilir. Genetik kod, kodon denilen, üç nükleotitden oluşan, üç harfli 'kelimeler'den meydana gelir (Örneğin ACT, CAG, TTT). Bu kodonlar haberci RNA (mRNA) ve taşıyıcı RNA (tRNA) aracılığıyla ribozomlarda her kodon bir amino aside denk gelmek üzere proteinlere çevrilirler. 64 değişik kodon olasılığı ve sadece 20 değişik amino asit olduğundan birçok amino asidin birden fazla belirtici kodonu vardır. DNA üzerindeki nükleotitler mRNA ve daha sonra tRNA üzerine kopyalanırken timin nükleotidi (T) urasil (U) ile değiştirilir. Ayrıca protein sentezinin başlangıcını belirten bir başlatma kodonu (AUG, metionin amino asidini kodlar) ile bitimini belirten üç olası bitiş kodonu (UAA, UAG ve UGA) bulunur.

DNA 'nın Moleküler Yapısı


Bazen "kalıtım molekülü" olarak adlandırılsa da, DNA aslında tek bir molekül değil, bir çift moleküldür. Bu çift molekül, bir sarmaşığın dalları gibi birbiri çevresinde dönerek bir sarmal oluştururlar.

DNA Nedir ?

Deoksiribonükleik asit ya da kısaca DNA, tüm hücreli canlıların ve bazı virüslerin biyolojik gelişimleri için gerekli genetik bilgiyi taşıyan nükleik asittir.

DNA, canlının özelliklerinin soydan soya geçmesini sağladığı için bazen kalıtım molekülü olarak da adlandırılır.

Bakterilerde ve diğer basit hücreli canlılarda DNA hücrenin içinde dağınık biçimde bulunur. Hayvanları ve bitkileri oluşturan daha karmaşık hücrelerde ise DNA'nın çoğu hücre çekirdeğindeki kromozomlarda bulunur. Enerji üreten kloroplast ve mitokondri organellerinde ve pek çok virüste de bir miktar DNA bulunur.

Turunçgillerin DNA'sı çıkartılıyor

Friday, March 14, 2008


Turunçgillerin gen haritalarının çıkartılması amacıyla, Mersin'in Erdemli ilçesindeki Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünde, TUBİTAK'ın desteğiyle başlatılan çalışmalar devam ediyor.

2009'un Temmuz ayında tamamlanacak çalışma sonunda, turunçgillerin geleceği ile ilgili genetik haritanın hazır olacağı belirtildi.

Projenin uygulayıcılarından Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Araştırma Görevlisi Ziraat Yüksek Mühendisi Güçer Kafa, Biyoloji DNA Laboratuvarında TÜBİTAK'ın desteğiyle yürüttükleri 4 proje ile turunçgillerin gen haritasını çıkartacaklarını bildirdi.

Kafa, projenin gerçekleştirilmesi için Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) desteğiyle enstitü bünyesinde Biyoloji DNA Laboratuvarı kurulduğunu belirtti.

TÜBİTAK'ın 500 bin YTL tutarında destek verdiği projeyi 2006'nın Temmuz ayından beri yürüttüklerini anımsatan Kafa, turunçgillerin DNA'sının belirleneceği projenin Türkiye'de ilk kez Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünde yürütüldüğünü söyledi.

Hastalıklara karşı dayanıklılığı saptanacak

Kafa, çalışmaları sırasında turunçgillerin genetiğini anlamaya çalıştıklarını ifade ederek, "Çalışma sonunda, turunçgillerin meyve özelliğini, hastalıklara karşı dayanıklılığını ve genetiğini belirleyeceğiz. Ardından, çiftçilerin arzu ettiği ya da tüketicilerin istediği çeşitlerin geliştirilmesini sağlayacağız" dedi.

Proje kapsamında enstitüde olmayan narenciye türlerinin de Türkiye'ye getirileceğini ifade eden Kafa, şöyle konuştu:

"Ancak önceliğimiz kendi öz kaynaklarımızı kopyalamak. 2009'un Temmuz ayında tamamlanacak çalışma sonunda turunçgillerin geleceği ile ilgili genetik harita çıkartılmış olacak.

Bu haritaya sadece ülkemiz sahip olacak. Böylece turunçgillerin genlerine istediğimiz zaman ulaşma imkanı bulacağız. İstediğimizi elimine edip, istemediğimiz tipleri de kısa süre içinde ayırma şansını yakalayacağız.

Kabuk yapısı, tüketici tarafından daha çok beğenilen, soyma özelliği daha kolay, rengi hoş, aroması yüksek, çiftçinin ve tüketicinin arzu ettiği turunçgil çeşitleri ortaya çıkaracağız."

"Genetik kaynakları en güvenli şekilde koruyoruz"

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Şekip Keser de, enstitülerinin Türkiye'de turunçgillerin genetik kaynaklarını en güvenli şekilde koruyan kurumların başında geldiğini bildirdi.

Dünyada kısıtlı bir turunçgil genetik kaynağının bulunduğuna dikkati çeken Keser, bu kaynakların da ABD, İspanya, Avustralya ve Japonya gibi sayılı ülkeler olduğunu, Türkiye'nin de bu ülkeler arasında yer aldığını ifade etti.

Genetik kaynakları elinde bulundurmanın artık dünyada yükselen bir değer olmaya başladığını anlatan Keser, "Sadece turunçgilde değil tüm gıda sektöründe durum böyle.

Turunçgillerin genlerinin sağlıklı bir şekilde korunması çok önemli. Enstitümüz, turunçgillerin gen kaynaklarının korunması bakımından Çukurova Üniversitesi ve Antalya Araştırma Enstitüsü ile birlikte Türkiye'deki en önemli üç kurumdan bir tanesi" dedi.

Kaynak : CNN

DNA (Deoksiribonükleik Asit)


Deoksiribonükleik asit ya da kısaca DNA, tüm hücreli canlıların ve bazı virüslerin biyolojik gelişimleri için gerekli genetik bilgiyi taşıyan bir çeşit nükleik asittir. DNA, canlının özelliklerinin soydan soya geçmesini sağladığı için bazen kalıtım molekülü olarak da adlandırılır.

Bakterilerde
ve diğer basit hücreli canlılarda DNA hücrenin içinde dağınık biçimde bulunur. Hayvanları ve bitkileri oluşturan daha karmaşık hücrelerde ise DNA'nın çoğu hücre çekirdeğindekikromozomlarda bulunur. Enerji üreten kloroplast ve mitokondri organellerinde ve pek çok virüste de bir miktar DNA bulunur.

Moleküler yapı
Bazen "kalıtım molekülü" olarak adlandırılsa da, DNA aslında tek bir molekül değil, bir çift moleküldür. Bu çift molekül, bir sarmaşığın dalları gibi birbiri çevresinde dönerek bir sarmal oluştururlar.

Sarmaşık dalına benzer her molekül, bir DNA "ipliği"dir. Bu iplikler birbirlerine kimyasal olarak bağlanmış nükleotidlerden oluşur. Nükleotidler ise bir şeker, bir fosfat ve bir de dört çeşit azotlu bazlardan birisinden oluşur.
Bu dört çeşit baz, adenin, timin, sitozin ve guanindir. Sırası ile A, T, C ve G harfleri ile kısaltılırlar.

Bir DNA ikili sarmalında, iki polinükleotid (çok nükleotidli) iplik hidrofobik etki ile bağlanabilirler. Hangi ipliklerin birleşik kalacağı zıt eşleşme ile belirlenir. Her baz diğer bazların yalnızca bir çeşidi ile hidrojen bağları kurabilir (A ile T, C ile ise G bağ kurabilir) böylece bir iplikteki bazın niteliği kurulan bağın gücünü belirler; zıt bazlar ne kadar çok olursa kurulan bağ da o kadar güçlü ve uzun ömürlü olur.

Hücre mekanizması DNA ikili sarmalını birbirinden ayırıp her iki DNA ipliğini de yeni birer ipliği sentezlemek için şablon olarak kullanma yeteneğine sahiptir. Yeni üretilen iplikler öncekilerle hemen hemen tamamen aynıdır, ancak mutasyon adı verilen hatalar oluşabilir. Hücrenin bu özelliğini laboratuvar ortamında taklit eden işleme de PCR (polimeraz zincirleme tepkimesi) adı verilir.

Eşleşme nedeniyle nükleotidlerdeki bazlar sarmal eksenine doğru dönüktür. Bu yüzden şeker ve fosfat grupları sarmalın dış tarafında yer alır, ve oluşturdukları iki zincir sarmalın "iskeleti" olarak adlandırılır. Gerçekte, bir nükleotidi DNA ipliğinde bir sonrakine bağlı tutan fosfat ve şekerler arasındaki kimyasal bağlardır.

Nükleotid dizisinin önemi
Bir gen içerisinde DNA ipliği üzerindeki nükleotid dizisi her canlının yaşamı boyunca üretmek ve "ifade etmek" zorunda olduğu proteinleri tanımlar. Nükleotid dizisi ile proteinlerdeki amino asit dizisi arasındaki ilişki basit çeviri kurallarıyla belirlenir, bu kurallara topluca genetik kod adı verilir. Genetik kod, kodon denilen, üç nükleotidden oluşan, üç harfli 'kelimeler'den meydana gelir (Örneğin ACT, CAG, TTT). Bu kodonlar haberci RNA (mRNA) ve taşıyıcı RNA (tRNA) aracılığıyla ribozomlarda her kodon bir amino aside denk gelmek üzere proteinlere çevrilirler. 64 değişik kodon olasılığı ve sadece 20 değişik amino asit olduğundan birçok amino asidin birden fazla belirtici kodonu vardır. DNA üzerindeki nükleotidler mRNA ve daha sonra tRNA üzerine kopyalanırken timin nükleotidi (T) urasil ( U) ile değiştirilir. Ayrıca protein sentezinin başlangıcını belirten bir başlatma kodonu (AUG, metionin amino asidini kodlar) ile bitimini belirten üç olası bitiş kodonu (UAA, UAG ve UGA) bulunur.

Kısa Sözlük (İngilizce-Türkçe)
adenine: adenin
codon: kodon ya da dizgi.
cytosine: sitozin
gene expression: gen ifadesi
guanine: guanin
helix: sarmal.
messenger RNA (mRNA): haberci RNA
nucleotide: nükleotid ya da takı.
replication: çoğalma, ikileşme.
semiconservative replication: yarı korunumlu çoğalma
thymine: timin
transfer RNA (tRNA): taşıyıcı RNA
uracil: urasil

Dna'nın Replikasyonu (Duplikasyon)


DNA'nın replikasyonu DNA'nın kendini eşlemesidir yani bir DNA molekülünden iki DNA molekülü oluşmasıdır.Bir hücre replikasyon geçirip DNA miktarını iki katına çıkaramazsa bölünemez.Bu kural bakteriler ve virüsler için de geçerlidir.

DNA'nın kendini eşlemesinde üç farklı replikasyon teorisi öne sürülmüştür. Bunlar;Konservatif,Semikonservatif ve Dispersif replikasyon teorileridir.Konservatif teoriye göre yeni DNA molekülünde ana DNA molekülünden hiçbir parça bulunmaz. Semikonservatif teoride, yeni DNA molekülünün bir ipliği eski DNA molekülüne aitken diğeri yeni sentezlenmiştir.Dispersif teoriye göre ise yeni DNA molekülünde hem ana DNA molekülünün parçaları, hemde yeni sentezlenen parçalar bir mozaik halinde bulunurlar.

SEMİKONSERVATİF DNA REPLİKASYONU

Replikasyonun gerçekleşebilmesi için;

* Kalıp DNA

* Deoksinükleosittrifosfatlar

* Mg+2

* Replikasyon enzimleri gereklidir.

Kalıp DNA;oluşacak yeni DNA molekülünün,anlamlı şifre taşıyabilmesi için gereklidir.

Deoksinükleosittrifosfatlar;oluşacak yeni DNA molekülünün yapıtaşlarıdırlar.Deoksinükleositdifosfat ve deoksinükleositmonofosfatlar polimerize olamazlar

Mg+2;DNA polimeraz ve primaz enzimlerinin kofaktörüdür.Hücrede Mg olmazsa bu enzimler inaktiftir.

REPLİKASYON ENZİMLERİ

1.)DNA POLYMERASE :Bu enzimler kalıp ipliği 3'-5' yönünde okuyarak, 5'-3' yönünde sentez yaparlar.Bu enzimlerin polimerizasyonu başlatma yetenekleri yoktur,ancak başlamış olan polimerizasyonu devam ettirebilirler.

DNA polimerazın baktrilerde,1,2,3, ökaryotlarda ise alfa,beta ve gama olarak isimlendirilen altbirimleri vardır.Bakteriyal ve ökaryotik DNA polimerazlar, birbirlerinden farklı, büyüklük ve fonksiyonlara sahiptirler.

2.)DNA LIGASE :Sentezlenmiş olan DNA ipliği parçalarını,birinin 5' P ucu ile diğerinin 3' OH ucu arasında fosfodiester bağı kurarak birbirine bağlar.

3.)TOPOISOMERASE NA molekülünün süper heliks yapısını çözen enzimdir.

4.)PRIMASE (RNA POLYMERASE) :Polimerizasyonun başlaması için gerekli olan primer yapısını sentezleyen enzimdir.Primer RNA karakterinde bir nükleotid zinciridir.Primaz primeri sentezledikten sonra polimerizasyonu DNA polimeraz devam ettirir.

5.)HELICASE :Bu enzimler bazlar arasındaki hidrojen bağlarını kopararak iki ipliğin birbirinden ayrılmasını sağlarlar.

6.)EXONUCLEASE :Nükleotid yıkımı yaparak, polinükleotid ipliğinin depolimerize olmasını sağlayan enzimlerdir.RNA yapısındaki primerlerin yapıdan çıkarılması DNA polimeraz 1'in 5' eksonükleaz etkisi ile olur.

7.)PRIMOSOME :Primozom kompleksi replikasyonun başlangıç yerini bulur ve primazın görevini yapabilmesi için gerekli şartları hazırlar.

DNA Hakkında Ansiklopedik bilgi

Thursday, March 13, 2008


DNA Alm. Deutscher Normenausschuss, Fr. Acide desoxyribonucleique, İng. Desoxyribonucleic asid. Kalıtımda rol oynayan organik bir molekül. Bir nükleik asit çeşidi. “Deoksiribo nükleik asit” adını alır. Kısaca “DNA” olarak gösterilir. Canlılarda yönetici bir moleküldür. Hücrenin protein ve enzim sentezinde rol oynar. Ayrıca yeni bir hücre meydana getirecek gerekli elemanları taşıdığından hücre bölünmesinin esasını teşkil eder. İlk defa A.F.Mıescwer adl ...

DNA Alm. Deutscher Normenausschuss, Fr. Acide desoxyribonucleique, İng. Desoxyribonucleic asid. Kalıtımda rol oynayan organik bir molekül. Bir nükleik asit çeşidi. “Deoksiribo nükleik asit” adını alır. Kısaca “DNA” olarak gösterilir. Canlılarda yönetici bir moleküldür. Hücrenin protein ve enzim sentezinde rol oynar. Ayrıca yeni bir hücre meydana getirecek gerekli elemanları taşıdığından hücre bölünmesinin esasını teşkil eder.

İlk defa A.F.Mıescwer adlı bir araştırıcı 19. yüzyılın sonlarında hücre çekirdeğini incelerken bu maddeleri fark etmiştir.

Ökaryotik hücrelerde DNA başlıca çekirdekte bulunmakla beraber az olarak mitokondri ve kloroplastlarda da vardır. Hücre çekirdeğinde bulunan kromatin, DNA ve buna bağlı proteinlerden yapılmıştır.

1953 senesinde Watson ve Crick adlı araştırıcılar hazırladıkları modeller üzerine DNA yapısını açıklamaya çalışmışlardır. Buna göre; DNA teorik olarak sonsuz uzunlukta ve birbirine sarmal olarak dolanmış yanyana iki molekül zinciridir. Bu, hayali bir eksene sarılı bir ip merdivenine benzetilebilir. Merdivenin kenarları bir şeker molekülü (deoksiriboz) ile fosforlu bir molekülden meydana gelir. Merdiven basamaklarının arasında gevşek hidrojen bağlarıyla birbirini çeken pürin ve pirimidin denilen azotlu bazlar bulunur. Bu basamaklar merdivenin kenarındaki şeker moleküllerine bağlıdır.

DNA’daki azotlu bazlar iki gruptur: Pürin bazları adenin ve guanin; pirimidin bazları ise sitozin ve timindir. Bunların molekül durumları şöyledir ki, bir adenin ancak bir timinle ve bir sitozin ancak bir guaninle birleşebilir. Bunlar pratikte baş harfleri ile gösterilir. Bu duruma göre her kademede ancak 4 çift baz bulunabilir. A-T, T-A, G-S, S-G. Her DNA molekülünde; adenin (A) molekül sayısı, timin (T) molekül sayısına eşittir ve ancak birbirleriyle karşılıklı bağ yapabilirler. Birbiriyle oranları 1’dir (A/T=1). Aynı durumlar guanin (G) ile sitozin (S) arasında da mevcuttur (G/S=1). Ancak (G+S)/(A+T) oranı 1’e eşit değildir. Bu oran bütün DNA’larda farklı olabilmektedir. Adeninle timin arasında çift hidrojen bağı (A = = = T) bulunur. Sitozinle guanin arasında ise üç hidrojen bağı (S º º º G) mevcuttur. Bir baz çifti, yapısı itibariyle yakınındaki baz çiftlerini etkilemez. Bu azotlu baz-şeker-fosfat topluluğuna “nükleotit” denir. DNA, bir nükleik asit olup, temel birimi “nükleotit”tir. DNA’nın bütün nükleotitlerinde şeker ve fosfor grupları aynıdır. Nükleotitlerin farklılığı taşıdıkları bazlardan kaynaklanır. Nükleotitler taşıdıkları azotlu bazlara göre adlandırılırlar: Adenin nükleotit, guanin nükleotit, timin nükleotit, sitozin nükleotit.

Bu DNA molekülünü yapan nükleotitlerin belirli bir sıra ve düzenle dizilmeleriyle molekül boyunca gen blokları meydana gelir. Sadece şeker ve bazdan oluşan birleşime ise nükleosit denir. DNA molekülündeki sarmallık sağa doğrudur, her on çift nükleotitte tam bir tur tamamlanır.

DNA genetik bilgi deposudur. Mikroskopla bile görülemeyen bu sayılamayacak kadar bilgiler, gayet muntazam olarak yerleştirilmiştir. İnsan vücudunun planını içinde taşıyan bu muhteşem yapı kendisini inceleyen ilim adamlarını hayretler içinde bırakmakta ve DNA’dan bahseden ilmi eserlerin pek çoğunda bunu yaratanın azamet ve büyüklüğü dile getirilmektedir.

DNA’nın iki görevi vardır: Birincisi hücre bölünmesinin hazırlıkları sırasında kendi kopyasını yapmasıdır. Kromozomların ikiye bölünmesi sırasında DNA molekülü kendisinin bir kopyasını yapar, buna replikasyon veya duplikasyon denir. Bu olay yavru kromozomda aynı kısımların bulunabilmesi için gereklidir. DNA’nın kendini eşlemesi esnasında, iki sarmal ipliği bir arada tutan hidrojen bağları adeta bir fermuar gibi açılır. Açıkta kalan pürin ve pirimidin nükleotitlerin uçları, hücrede önceden sentezlenmiş nükleotitlerle tamamlanır. Böylece birbirinin aynı olan iki DNA meydana gelmiş olur. Hücre bölünmesinde her biri bir hücreye gider. İkinci görevi, kendinde toplanmış olan bilgiyi RNA’ya (Ribonükleik asit) vermesidir. Bu işleme transkripsiyon denir. Transkripsiyonun esası DNA kalıbı üzerinden RNA’nın direkt olarak sentezlenmesidir. Böylece DNA’daki bilgi RNA’ya aktarılmış olur. RNA’daki toplanan bilgi ribozomlarda tercüme edilerek protein, enzim gibi maddelerin sentezinde kullanılır.

Kromozomlarda bulunan genler DNA yapısındadır. Her canlı bireyin ve neslinin hayat planı hücre hafızasını meydana getirir. DNA molekülleri şifrelerle kodlanmıştır. DNA’nın yapısına giren bazların (A,T,G,S) her biri şifre sembolü olarak kullanılır. Hayatın dili bu dört harfli alfabeyle DNA moleküllerinde yazılmaktadır. DNA’nın ipliklerinde ard arda gelen üç nükleotit bazı bir mana (şifre) ifade eder. Dört farklı nükleotitle arka arkaya 64 şifre kodlanabilir (AAA, AAS, AAG, AGS, vb.). Şifrelerin DNA’daki sıralanışlarının değişmesiyle ise binlerce mana ifade edilebilir.

DNA’lar, kendilerinin kopyalarını yaparak, üreme hücreleriyle hayat şifrelerini nesilden nesile iletirler. Canlıların vücut yapılarının ve karakterlerinin (mavi gözlülük, kıvırcık saçlılık, çekik gözlülük vs.) cansız bir molekülde şifrelenmesi ve bu molekülün otomatik olarak kendisinin kopyasını yapabilmesi, daha açık bir ifadeyle hayat sırrını kendinde kapsaması özelliğine fen adamları hayretle bakmakta ve bunların ancak ilahi bir kudretle mümkün olabileceğini ifade etmektedirler.

Bazı sebeplerden dolayı DNA’daki genlerde yapı değişiklikleri görülebilmektedir. Bu değişmeler yavru hücrelere de aynen geçer. Bu durum bazan kansere sebeb olabilmektedir.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

Militanlar için DNA bankası !



Filipinler ve Endonezya polisinin öldürülen ya da yakalanan El Kaide bağlantılı terör örgütü İslam Cemaati militanlarının kimliğini hızla belirlemek için DNA veri bankası kurmayı planladığı bildirildi.

Filipinler Emniyet Genel Müdürü Avelino Razon, uluslararası polis teşkilatı İnterpol'ün yardımıyla geliştirilecek terörle mücadele projesinin, iki ülkenin polis istihbarat sistemleriyle bütünleştirileceğini söyledi.

Razon, militanlarla ilgili DNA veri bankasını geliştirme projesini geçen hafta Hong Kong'da yapılan uluslararası polis konferansında Endonezyalı yetkililerle görüştüklerini belirterek, iki ülke polisinin Endonezya ve güney Filipinlerde faaliyet gösteren İslam Cemaati üyelerinin akrabalarından DNA örnekleri almaya odaklanacaklarını ifade etti.

Merkezi Endonezya'daki İslam Cemaati örgütü, 2002 yılında Endonezya'nın Bali adasında bir gece kulübünün bombalanması başta olmak üzere birçok saldırıdan sorumlu tutuluyor.

202 kişinin öldüğü saldırının zanlılarından Umar Pattek ve Dulmatin'in (Ammar Usman) 2003 yılında güney Filipinler'e kaçtığı tahmin ediliyor.

Kaynak: Lifeinbursa.com

Cep Telefonları İnsan DNA'sını Bozuyor



Hayatımızın ayrılmazlarından biri haline gelen cep telefonlarından yayılan radyo dalgalarının vücut hücrelerine zarar verdiği, DNA yapımızı bozduğu laboratuvar deneylerinde tespit edildi. Kaliteli telefon ve kulaklık kullanılması tavsiye ediliyor.

Cep telefonu üreticileri ne kadar aksini iddia etseler de bilim adamları cep telefonundan yayılan radyo dalgalarının vücut hücrelerimize ve DNA'mıza zarar verebileceğini deneylerinde kanıtladılar.

DNA üzerinde etkilerin tehlikeli boyutlarda olduğunu belirten bilim adamları radyasyon nedeniyle mutasyona uğrayan hücrelerin kanser riskini beraberinde getirdiğini belirtiyor.

Avrupa Birliği'nin konuyla ilgili kuruluşları, yine de insanların henüz endişelenmesine gerek duyulacakcak bulgulara ulaşılmadığını belirtiyorlar.

Dünya üzerinde 1.5 milyar cep telefonu halen kullanımda. Bu gelecek nesillerin ne kadar büyük risk altında olduğunun göstergesi.

Mobil telefonların etkileşim standardı SAR (Özel Soğurma Oranı) cep telefonunun çalışırken insan vücuduna etkisini belirten bir birim. Cep telefonu baz istasyonuna yakın olduğunda bu değer düşerken uzaklaştıkça artıyor. Uluslararası yönergelerde SAR seviyesinin 2 W/kg olmasının insan sağlığını etkilemediğini belirtiyor. Zaten bu seviyenin üzerindeki telefonların satılması yasak. Ancak bunun her ortamda ölçülüp ölçülmediği bir muamma.

Her ihtimale karşı, telefon alırken SAR seviye test sonuçlarını kontrol etmekte ve kulaklık kullanmakta fayda olabilir.

http://news.bbc.co.uk/1/hi/health/4113989.stm

Rus DNA’sına yurtdışı yasağı


MOSKOVA - Rusya Federasyonu Gümrük Hizmetleri Dairesi, Rus vatandaşlarına ait saç, kan, doku gibi genetik bilgi içeren biyolojik maddelerin ve organların ülke sınırları dışına çıkarılmasına yasak getirdi. Öne sürülen iddialara göre karar, Rus istihbarat örgütü FSB Başkanı Nikolay Patruşev’in Gümrük Hizmetleri’ne sunduğu rapordan sonra alındı.

Raporda yer aldığı iddia edilen bilgilere göre, Rus vatandaşlarının genetik şifrelerinin bulunduğu biyolojik maddeler, yurtdışında gönderildikleri araştırma merkezleri tarafından Rusya’ya karşı bio-genetik silah üretmek için kullanılıyor.

Raporun daha sonra Patruşev tarafından Putin’e sunulduğu ve Rus liderin, kısa bir süre içerisinde gümrüklere yurtdışına biyolojik madde çıkışının yasaklanması talimatını verdiği iddia ediliyor.

Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada bakanlığın alınan karar ile bir ilgisinin bulunmadığı bildirildi. Bakanlık, ayrıca, yeni çıkan kararın biyolojik maddelerin parti halinde çıkışına yasak getirdiğini, tedaviye ihtiyacı olan hastalara ait örneklerin yurtdışına önceden olduğu gibi çıkabileceğini açıkladı.

Kommersant gazetesi yazarlarından Dmitriy Butrin’in yaptığı araştırmalara göre ise, karar genetik bilgi içeren tüm biyolojik maddelerin çıkışına yasak getiriyor.

Gümrük Hizmetleri Başkanı Andrey Belyaninov ve DHL ile TNT-Ekspress gibi yurtdışına biyolojik madde taşıyan şirketlerin yöneticileriyle görüştüğünü belirten Butrin, kendisine insana ait tüm biyolojik maddelerin yurtdışına çıkışına yasak getirildiğinin ifade edildiğini söyledi.

Kaynak : ntvmsnbc

DNA Bankası Nedir?


DNA bankaları hücreleri veya hücrelerden izole edilmiş genetik bilgiyi içeren biyolojik örneklerin (DNA, cDNA) uzun süreli depolandığı ve kayıt sistemlerinin oluşturulduğu birimlerdir. Dünyada yaygın olarak DNA bankaları, üniversite ve benzeri araştırma merkezlerine, Adli Tıp Kurumları' na veya Silahlı Kuvvetler' e bağlı olarak etkinliklerini sürdürebildikleri gibi aynı zamanda ticari amaçlı servis birimleri de olabilmektedir. TÜBİTAK DNA/Doku Bankası biyomedikal araştırmalara altyapı ve biyolojik örnek kaynağı oluşturmak amacıyla nadir görülen kalıtsal hastalıklardan etkilenmiş kişilerin ve bu kişilerin ailelerine ait biyolojik örneklerin uzun süreli depolandığı bir birimdir.

DNA’ya göre gerçek aşk bulunabilir



BOSTON - DNA koduna göre ruh ikizini bulmaya yardımcı olan ScientificMatch.com, dün Boston’da “insan ilişkilerinde yeni bir çağ açma” iddiasıyla tanıtıldı. Henüz patentini bekleyen teknoloji, kokusunu seveceğiniz, birlikte sağlıklı çocuklar dünyaya getireceğiniz ve uyumlu bir cinsellik yaşayacağınız partneri bulma garantisi veriyor.

Bilimsel yoldan gerçek aşkı bulma projesi olan ScientificMatch.com, başvuran kişilerin bağışıklık sistemi genlerini inceleyerek uygun partnerin bulunacağını ve ikilinin tanıştırılacağını açıkladı.

Aşkın sırrının ten kokusunda saklı olduğunu iddia eden şirket yetkilileri, insanların kendi bağışıklık sistemlerinden daha farklı bağışıklık sistemleri olanlara aşık olduğunu, bu kişilerin daha seksi bulunduğunu söylüyor.

What İs Dna ?

DNA - DEOXYRIBONUCLEIC ACID

DNA is sometimes called "the blueprint of life" because it contains the code, or instructions for building and organism and ensuring that organism ********s correctly. Just like a builder uses a blueprint to build a house, DNA is used as the blueprint, or plans, for the entire organism.

It is the chemical component of chromosomes, which are located in the nucleus of every cell. Stretches of DNA (or stretches of chromosomes) code for genes.

Gene - a segment of DNA that codes for a protein, which in turn codes for a trait (skin tone, eye color..etc), a gene is a stretch of DNA.

The structure of DNA was established by James Watson and Francis Crick.

The shape of the DNA molecule is a double-helix (like a twisted ladder). The sides of the ladder are composed of alternating sugars (deoxyribose) and phosphates. The rungs of the ladder are composed of nucleotides.

Nucleotides (also called Bases)

Adenine, Thymine, , Guanine, Cytosine or A, T, G, C

Nucleotides pair in a specific way - called the Base-Pair Rule

Adenine pairs to Thymine

Guanine pairs to Cytosine

Memory helper - think "A T Granite City") - which is where you live

The rungs of the ladder can occur in any order (as long as the base-pair rule is followed)

For instance, a stretch of DNA could be AATGACCAT - which would code for a different gene than a stretch that read: GGGCCATAG. All in all, there are billions of bases (nucleotides) in cells, which code for all the things an organism needs to ********.

DNA REPLICATION

Replication is the process where DNA makes a copy of itself. Why does DNA need to copy? Simple: Cells divide for an organism to grow or reproduce, every new cell needs a copy of the DNA or instructions to know how to be a cell. DNA replicates right before a cell divides.

DNA replication is semi-conservative. That means that when it makes a copy, one half of the old strand is always kept in the new strand. This helps reduce the number of copy errors.

RNA

DNA remains in the nucleus, but in order for it to get its instructions translated into proteins, it must send its message to the ribosomes, where proteins are made. The chemical used to carry this message is Messenger RNA

RNA = ribonucleic acid.

RNA is similar to DNA except:

1. has on strand instead of two strands.
2. has uracil instead of thymine
3. has ribose instead of deoxyribose

mRNA has the job of taking the message from the DNA to the nucleus to the ribosomes.

Tran******ion - RNA is made from DNA

Translation - Proteins are made from the message on the RNA


DNA - DEOXYRIBONUCLEIC ACID

DNA is sometimes called "the blueprint of life" because it contains the code, or instructions for building and organism and ensuring that organism ********s correctly. Just like a builder uses a blueprint to build a house, DNA is used as the blueprint, or plans, for the entire organism.

It is the chemical component of chromosomes, which are located in the nucleus of every cell. Stretches of DNA (or stretches of chromosomes) code for genes.

Gene - a segment of DNA that codes for a protein, which in turn codes for a trait (skin tone, eye color..etc), a gene is a stretch of DNA.

The structure of DNA was established by James Watson and Francis Crick.

The shape of the DNA molecule is a double-helix (like a twisted ladder). The sides of the ladder are composed of alternating sugars (deoxyribose) and phosphates. The rungs of the ladder are composed of nucleotides.

Nucleotides (also called Bases)

Adenine, Thymine, , Guanine, Cytosine or A, T, G, C

Nucleotides pair in a specific way - called the Base-Pair Rule

Adenine pairs to Thymine

Guanine pairs to Cytosine

Memory helper - think "A T Granite City") - which is where you live

The rungs of the ladder can occur in any order (as long as the base-pair rule is followed)

For instance, a stretch of DNA could be AATGACCAT - which would code for a different gene than a stretch that read: GGGCCATAG. All in all, there are billions of bases (nucleotides) in cells, which code for all the things an organism needs to ********.

DNA REPLICATION

Replication is the process where DNA makes a copy of itself. Why does DNA need to copy? Simple: Cells divide for an organism to grow or reproduce, every new cell needs a copy of the DNA or instructions to know how to be a cell. DNA replicates right before a cell divides.

DNA replication is semi-conservative. That means that when it makes a copy, one half of the old strand is always kept in the new strand. This helps reduce the number of copy errors.

RNA

DNA remains in the nucleus, but in order for it to get its instructions translated into proteins, it must send its message to the ribosomes, where proteins are made. The chemical used to carry this message is Messenger RNA

RNA = ribonucleic acid.

RNA is similar to DNA except:

1. has on strand instead of two strands.
2. has uracil instead of thymine
3. has ribose instead of deoxyribose

mRNA has the job of taking the message from the DNA to the nucleus to the ribosomes.

Tran******ion - RNA is made from DNA

Translation - Proteins are made from the message on the RNA


Chapter 8: The Structure of DNA, RNA and Proteins

This chapter will explore the structure of nucleic acids and proteins.

DNA Structure

DNA is composed of several different subunits. The backbone of the molecule is made of a sugar called deoxyribose. The deoxyribose is held together by phosphate groups. Deoxyribose also forms bonds with the four bases, adenine (A), cytosine ( C), thymine (T) and guanine (G). Figures 8.1-8.6 depict how the subunits are assembled in a DNA molecule. In these figures, black represents adenine, white thymine, dark gray guanine, and light gray cytosine.

Figure 8.1: Rasmol Image of DNA Double Helix Segment
dna-1_small.GIF (6818 bytes)

Figure 8.2: Closer View of DNA

dna-2_small.GIF (12467 bytes)



Figure 8.3: Conceptual DNA Model

dna-concept-3_small.GIF (5219 bytes)

Figure 8.4: Top and Side view of Two Steps

step-dna4a_small.GIF (8998 bytes)

step-dna4b_small.GIF (8424 bytes)




Chapter 3 describes how this structure stores information. The order of the four bases (A, T, C and G) read three at a time per table 3.2 determine the amino acid sequence in the final protein.

Dna Nedir?

DNA "Deoksi Ribo Nükleik Asit" isimli bir tür molekül grubunun kısaltılmış isimidir. DNA çift zincirli bir ip merdivene benzer ve oluşturduğu nükleotid adlı küçük zincirlerin birleşimidir. Oldukça uzun olan bu merdiven herbirimizin ayrı karakteristik özelliğini belirler. Bu zincir hücre içindeki özel enzimler ve proteinler aracılığı ile paketlenir. Hepimiz gen kelimesini duymuşuzdur.
I would suggest using wire or pipe cleaners as a framework, and using beads, candies with holes, colored marshmallows, or some other item that you can support on the framework to represent sugars, phosphate groups, and the four nitrogenous bases. That means you need six different colors or shapes, and a way to hold them together and support them. You also need to show that the DNA strands are anti-parallel and that they are joined by the appropriate number of bonds between bases. Bases must also be attached to the sugars, not the phosphates, and base pairing rules must be followed. Finally, the model must show the helical shape of DNA.

Dna' nın Vazifesi ve Önemi

DNA’nın vazifesi ve önemi nedir?

DNA molekülünün bir bölümü olan her bir ‘gen’ insan vücüdündaki belli bir özelliği kontrol eder. Canlının vücut şekli, her organına ait iş bölümü ve bu organların çalışma düzenleri, hücre içinde üretilmesi gereken proteinlerin genetik kodları, üretilecek proteinlerin miktar kontrolleri (gen regülasyonu) gibi canlının hayatını devam ettirmesi için gereken şeyler DNA üzerinde planlanmış, kodlanmıştır.

DNA’nın hücredeki yeri

İnsan hücrelerinde bulunan DNA yaklaşık 3 milyar baz çiftinden oluşmuştur ve yaklaşık 1 metre uzunluğundadır. Bu 1 metre uzunluğundaki polimer, gözümüzle bile göremediğimiz küçüklükteki hücrenin çekirdeğinde saklanmaktadır. ‘Histon’ denilen proteinlere sarılarak paketlenip kromozomları oluşturan DNA bulunduğu küçücük yerde olduğu gibi durmamakta, gerekli olan gen bölgeleri enzimler vasıtası ile açılıp kodların mRNA (messenger ribonükleik asit) denilen bir başka molekül vasıtası ile kopyaları çıkartılıp, bu kopya vasıtası ile proteinler sentezlenmektedir . Gerekli bölge bu şekilde okunduktan sonra DNA zinciri yine eski paketli haline dönmektedir. Ancak bir düşünün aynı anda bir değil belki onlarca farklı bölgeden DNA açılıp, gen şifreleri okunup yine kapatılmaktadır. Bir iplik yumağı düşünün ki, bu yumağın ortasından, başından sonundan bir yerleri aynı anda açılsın, sonra yine intizam bozulmadan sarılsın bu mümkün mü? İşte bu imkansız gibi görünen olay her an, her canlının her hücresinde hatasız, kusursuz, mükemmel bir şekilde üstelik cansız atomlar, moleküller elleriyle yaptırılıyor.

Değişik Canlılarda Dna ve Gen Sayısı

Değişik canlılarda DNA ve gen sayısı

Her organizmada belli sayıda kromozom ve belli uzunlukta DNA bulunur. Bazı organizmaların DNA büyüklükleri şöyle sıralanabilir:

Organizma

Genom Büyüklüğü (Mb)

Esherichia coli (bir bakteri)

4.64

Saccharomyces cerevisiae (maya hücresi)

12.1

Drosophila melangoster (meyve sineği)

140

Triticum aestivum (buğday)

17 000

Pisum sativum (bezelye)

4800

Mus musculus (fare)

3300

Homo sapiens (İnsan)

3000

Tablo1. Değişik organizmalardaki DNA uzunluğu2 (Mb= mega (106) baz )

Bu tablodan da görülebileceği gibi bir farede veya buğday da bile insandan daha uzun DNA bulunuyor. Bu da DNA’nın uzun olması ile organizmanın kompleks olması arasında her zaman doğru orantı olmadığını gösteriyor. Organizmaların gen sayıları karşılaştırıldığında ise yine benzer bir manzara ile karşılaşıyoruz. Dr. Venter; insanda 50 000 ile 140 000 gen bulunacağını tahmin etmelerine karşın şimdiye kadarki çalışmalara göre sadece 26 000-40 000 civarında genin tesbit edilmesinin bilim adamlarını çok şaşırttığını belirtmiştir. (Gen sayısının tesbitinde kullanılan metodlara göre farklı sayıda gen tesbit edilmektedir. Şimdiki bilgi ve teknoloji ile ancak kesin olmayan yaklaşık sonuçlar elde edilebilmektedir.) Maya hücersinde 6000, meyve sineğinde 13 000, bir tür solucanda 18 000, bir tür bitkide 26 000 gen bulunmasına karşın insan hücresinde çok daha kompleks olması nedeniyle daha fazla sayıda gen olması bekleniyordu. Bu kadar az sayida gen ile insan bedenindeki kompleks yapı nasıl sağlanıyor, bu hala çözülmeyi bekleyen önemli bir sır. Bilim adamları insan bedenindeki karmaşıklığın sırrının DNA veya gen sayısında değil, DNA’daki kontrol genlerinin davranışlarında gizli olduğunu belirtiyorlar.

İnsan mantığına göre organizma kompleksleştikçe DNA ve gen sayısının çoğalması beklenir. Ama şimdiki tesbitlere göre bunun böyle olmaması bizim mantığımız ve bilgimizin ne derece sınırlı olduğunu gösteriyor. Belki de Rabbimiz bize gücünü ve kudretini göstermek; kural ve kanunları kendinin koyduğunu, tesadüf karışamayacağını, eğer isterse bazı mahluklardan daha az sayıda DNA veya gen ile de eşref-i mahlukat ve nakş-ı azam olan insanı yaratabileceğini DNA’lar sayısınca bize bildiriyor, ikaz ve ihbar ediyor.

İnsan Genomu Projesi vesilesi ile gündemde olan DNA’daki kusursuz yapı bizi bir kez daha hayrete ve tefekküre sevketmektedir. Bir metre uzunluğundaki molekülü gözle görülemeyecek kadar bir yere sığdırmak; hem de bu küçücük yerde istenen bölgelerin açtırılıp şifrelerin okutulması; hem o daracık yerde bu dev molekülün tamamının kendisini eşleyerek yeni hücrelere bölünmesinin sağlanması.. hepsi gözümüzün göremediği o küçücük hücrenin içinde..ve bunları yapanlar cansız atomlar…Bu cansız molekül canlı varlıkların temeli, şifresi ve en büyük sırrıdır. Tamamen cansız atomlardan müteşekkil hücreye hayat vermek ise Allah’ın Hayy isminin apaçık bir mucizesidir. Mübarek Üstad’ın dediği gibi:

“Evet, hayat, tek başıyla bir Hayy-ı Kayyum’u bütün esma ve şuunatı ile bildirir.”3

“...Hem hayatın iki yüzü, yani: mülk, melekut vecihleri; parlaktır, kirsizdir, noksansızdır, ulvidir. Onun için; perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya dest-i kudret-i Rabbaniyeden çıktığını aşikare göstermek için, sair eşya gibi zahiri esbabı hayattaki tasarrufat-ı kudrete perde edilmemiş bir müstesna mahluktur.....

DNA Structure

While DNA (Deoxyribonucleic Acid) is the building block of very complex organisms, such as humans, its basic structure is fairly simple. DNA is made up of three different molecules: a 5-carbon sugar (deoxyribose), a phosphate group, and a nitrogen base. These three molecules together compose what is called a nucleotide. Four different nucleotides make up all DNA, which only differ by their nitrogen base group. Thus, the nucleotides are named for their nitrogen group. The four different nucleotides are adenine (A), guanine (G), cytosine (C), and thymine (T).

These nucleotides arrange themselves in an interesting shape called a double helix. This looks like a ladder, where the two sides are coiled around one another. The sides of the ladder are formed by the sugar and phosphate groups of the nucleotides, which bond together linearly. The nitrogen base group sticks out from this chain, and bonds together with a base of another string of nucleotides

Dna Testi Nedir Nasıl Yapılır?

IDENTIGENE KİMDİR ?

BABALIK VE KİMLİK TESTLERİNDE NASIL BİR TEKNOLOJİ KULLANILMAKTADIR ?


Identigene'in kullandığı ve STR olarak kısaltılan short-tandem-repeat prosedürü üzerine uygulanan Identiplex teknolojisi babalık testlerinde ABD'nin (ve dünyanın) en gelişmiş teknolojisidir. Eskiden kan, şimdi pamuklu çubuk örneklerine uygulanan bu teknoloji Amerikan Kan Bankaları Derneği (AABB) tarafından akredite edilmiştir.
Kromozomlar üzerindeki DNA'nın fragman uzunluğu ve tekrarı insandan insana değiştiği için annelik ve babalık tayini en verimli olarak bu yolla yapılabilir. Identigene'de baba adayından ve çocuktan alınan örnek çubuklarındaki hücrelerin duvarı kimyasal maddelerle çözülmekte ve DNA ortaya çıkartılmaktadır. Polymerase Chain Reaction (PCR) teknolojisi ile bu DNA çoğaltılırken belirli ışıklı "marker"lar konmaktadır. Bu şekilde bakılan 9-12 sistemin sonuçları Bayes Teoremi ile birleştirilmekte ve %99,9996'ya varan kesinlik elde edilmektedir. Identigene'in sonuç raporları ya %99,9'un üzerinde babalık ya da % 0 oranında babalık (yani baba adayı çocuğun biyolojik babası değil) göstermektedir. Bu iki rakkamın arasında bir oran söz konusu değildir.

DNA TESTLERİNİN RAKİPLERİNE ÜSTÜNLÜĞÜ NEDİR ?


1970'li yıllardan önce kullanılan kırmızı kan kürevyesi antijeni testi ABD mahkemeleri tarafından babalık gibi davalarda yaptırılmakla beraber bunların ancak %85 hassasiyeti (yani %15 hata payı) olduğu bilinmekteydi. Bu yıllarda geliştirilen Human Leukocyte Antigen (HLA) testi bu hassasiyeti %90'a çıkartmıştı. DNA testi ile bu kesinlik oranı %99,9'un üzerine çıkartılmıştır. ABD mahkemeleri artık cinayet, tecavüz vb. Davalarında DNA testi olmadan karar vermemektedir.

%99,9 KESİNLİK NE İFADE EDER ?


ABD'de DNA test sonuçları AABB tarafından akredite edilmiş bir laboratuarda %99'un üzerinde sonuçlandığı takdirde cinayet, tecavüz, babalık, vb. davalarda kesin delil olarak kabul edilmektedir. Örneğin bu kesinlikte rapor alan 78 idam mahkumu son beş yılda suçsuzluklarını kanıtlamış ve serbest kalmışlardır. Identigene bir adım öteye giderek raporlarında %99,9 kesinliği garantilemektedir.

ÖRNEK NASIL ALINIR ?


Kimlik tayini testlerinde yıllardır kan yerine pamuklu çubuk (swab) ile alınan ağız içi derisi (mukoza) örnek olarak kullanılmaktadır. Bu yolla örnek almak için baba adayı, çocuk, (varsa) anne değişik şehirlerde olabilirler. Identigene'den tedarik edilecek zarf içindeki çubuğu örnek alınacak kişinin dudak içine 5-6 kez sürtmek DNA testi için yeterlidir. Dikkat edilmesi gereken konular çubuğu zarfa sokarken başka bir madde ile temas etmemesi ve iç ve dış zarfların doğru ve itinalı bir şekilde doldurulmasıdır. Bu şekilde aynı anda yada değişik zamanlarda İrtibat Büromuza ulaştırılan örnekler Houston laboratuarımıza gönderilmektedir.
Anne karnındaki bebeğin testi için ceninden örnek gereklidir. Dpğmamış çocuklar için anneden amniosentez prosedürü sırasında doktor ile koordineli şekilde örnek alınabilir.

SONUÇLAR NE ZAMAN VE NASIL ALINIR ?


Kimlik tayini testlerimizin (babalık dahil) %95'i örnekler Houston'daki laboratuarımıza vardığından sonraki 3. iş günü sonunda sonuçlanmaktadır. Bu süre dünyada bazı diğer laboratuarlarda haftalar, hatta aylarla ölçülmektedir ve bu da Identiplex teknolojimizin üstünlüğünü göstermektedir. 2000 yılının başında Türkiye'deki faaliyetlerimiz başladığında bu süre 4 iş günü idi. İleride bu süreyi 2 iş gününe indirecek gelişmeler üzerinde çalışmaktayız. Bu sürenin kıslaması testin müşterilere maliyetinin azalmasını mümkün kılmaktadır.
Raporlar İstanbul'daki İrtibat Büromuzdan testin sonuçlanmasının ertesi günü, noter tasdikli orjinali ise 3-4 haftada tedarik edilebilir. Test ile ilgili bilgileri güvenlik açısından kesinlikle telefonda vermediğimizi belirtiriz.

TEST SONUÇLARININ GİZLİLİĞİNE NASIL GÜVENEBİLİRİM ?


Şirketimiz ABD merkezli bir kuruluş olduğundan bu konudaki gizlilik taahhütümüz bizim için özel bir önem taşır. Test ve yaptıran şahıslar hakkındaki bilgiler Houston'daki merkezimizde muhafaza edilmektedir. Telefon ile yaptıran şahıs(lar) a dahi bilgi vermemekteyiz. Fax ile sonuçlar ancak testi yaptıran tarafından baştan onaylanmış ise gönderilir.
Ayrıca anonim test yaptırmak da mümkündür.

RAPOR MAHKEMEDE KULLANILABİLİR Mİ ?


Şirketimiz AABB (Amerikan Kan Bankaları Dermeği) üyesi olduğu için "chain of custody" dediğimiz laboratuarda şahitlerin önünde alınmış örnekler ABD mahkemelerinde ve resmi makamlarında delil olarak kabul edilir.
Türkiye' de ise Identigene' in kimlik tayini testleri özel bilgi sağlamak için yapılır. Resmi işlemlerde belge özelliği taşımaz. Müşterilerimiz örnekleri kendileri aldıkları için T.C. mahkemelerinde delil olarak kabul edilmez. Babalık konusunda uzun bir hukuki işleme başlamadan önce Identigene'in raporu şahıslara pozitif veya negatif bir fikir verecektir.

Identigene Inc. 1993 yılında Houston, Texas'ta kurulmuş bir genetik araştırma ve tanımlama laboratuarıdır. Yaptığımız testler babalık, akrabalık, bebek tanımlama, evlat edinme, veraset, forensic ve muhacirlik müracaatlarında taraflar arasındaki genetik ilişkiyi bulmakta kullanılır. Şirketin genel müdürü Caroline Caskey'in babası Dr. Thomas Caskey tarafından geliştirilen ve şirketimizce patenti alınan Identiplex teknolojisi kullanılarak bu testlerden %99,9 kesinlikle sonuç alınır. Şirket şu ana kadar, çoğunluğu babalık testi olmak üzere, dünya çapında 50,000'i aşkın genetik test yapmıştır.
Identigene'in DNA endüstrisindeki liderliği Dateline, NBC gece haberleri, Today Show, CBS sabah programı, CNN, National Public Radio, Paul Harvey ve daha birçok haber programına konu olmuştur. TIME, The Economist, New York Times, L.A. Times, Chicago Tribune, International Herald Tribune gibi gazetelerde de şirketimiz ve teknolojimiz hakkında haberler yayınlanmıştır.